Mekânı eski, malzemesi kısıtlı, ne müşterisi ne parası olan, maliye müfettişlerinin bir yandan, sağlık müfettişlerinin diğer yandan sıkıştırdığı bir restoran.

Durum bu kadar berbatken bir de bel fıtığından muzdarip olunca patron, tutar bir aşçı bulur.

Ama menüye bakıp “biftek, köfte, fırında balık, krema soslu spagetti, krema soslu ıspanak, krema soslu kızarmış patates pişirmem; satılamayacak her şeyin satıldığı, her şeyin bir illüzyon olduğu, menüde 40 çeşit yemek olmasına rağmen hepsinin tadının aynı” olduğunu söyleyerek fast food kültürüne kafa tutan, “aynı paraya dört çeşit ama ruh için yemek yaparım” diyen bir aşçı.

Gelen aşçı restorana yeni bir soluk getirerek yeni menü denemelerine girişir ve hayatın akışını değiştirir. Her şeyi kaybettiğinizi sandığınız anda yeniden nasıl doğulur onu anlatan film, 66. Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü alan Fatih Akın’ın yönettiği Soul Kitchen.

Sadece iyi yemek değil, bir iş tutkuyla, aşkla, şevkle nasıl yapılırın filmi.

***

15 Temmuz darbe girişiminin ardından, şevk ve azimle atılan adımların hepsinde temel amaç ekonomide ve piyasalarda teklemeye izin vermemekti. Şu ana kadar bu süreç gayet iyi yönetildi ama Moody’s’ten sonra Fitch’in kararı da başımızın üstünde Damoklesin Kılıcı olarak sallanmaya devam ederken ağzımızın tadını da kaçıracak gibi.

Fitch’in Türkiye’nin kredi notunda değişikliğe gitmeyip görünümü “negatife” çekmesinin olumsuz etkisiyle başlayacağımızı düşündüğüm haftanın gündemine baktığımızda 23 Ağustos’ta yapılacak olan TCMB Para Politikası Kurulu öne çıkmakta. Kurulun, haftalık repo faizinde değişiklik yapması beklenmezken, marjinal fonlama oranında 25 baz puanlık bir indirime daha gitmesi bekleniyor.

***

Restorana girdiğimizde elimize tutuşturulan tuğla kalınlığındaki menüler lezzetli bir yemeğin garantisi değil. Sayfalarının arasında kaybolduğunu düşündüğüm bir anda karşısına çıkınca köfte ile yeniden hayat bulanları çok gördüm. Böyle yapanlardan biri de benim çünkü “Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” dememek için.